Eşit işe eşit ücret insan hakları beyannamesinde yer bulan, hiçbir ayrım gözetilmeksizin her bireyin eşit nitelikli işler için eşit ücret alma hakkına işaret eden evrensel bir prensiptir. “Equal pay for equal work” olarak adlandırılan, özellikle kadın çalışanların dilinden düşmeyen, ülkemizde ise kararnamelerle ile yeni yeni düzenlenmeye çalışılan kavramdır. 25 Mayıs 2010 tarihli 2010/14 sayılı Başbakanlık Genelgesi 27591 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu genelgeye göre kadın istihdamının artırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması hedeflenmiştir. Tüm bunlara rağmen, unutulmamalıdır ki, eşit işe eşit ücret kavramı sadece cinsiyetler arasındaki eşitsizlikleri ifade etmek için kullanılmamaktadır. Aynı zamanda ırk, dil, din ve etnik kökene bağlı ayrımcılık için de kullanılmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesindeki “Eşit davranma ilkesi” (Bakınız 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5 maddesi) işverenin çalışana karşı birincil sorumluklularından olmakla beraber, uygulamada geçerliliği tartışmalıdır. Tüm dünyada kadınlara yönelik verilen haklar çoğu zaman kâğıt üzerinde kalıp, uygulama için gerekli ortamı bulamamaktadır.
Bu uygulama farklılığının temelinde kadına ilişkin baskın toplumsal önyargılar olmakla beraber, kadına özellikle evlenme ve çocuk sahibi olma süreçlerinden dolayı performansı düşük çalışan gözü ile bakılmaması da yatmaktadır. Bu bakış açısındaki farklılık ise toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin “cinsiyet stereo tipleri” ile ilgilidir.
Bu noktada, önemli bir ayrıntı yer almaktadır. İşverenler çoğu zaman cinsiyet temelli ayrımcılığın dinamiklerini düşük ücret politikaları ile destekleyerek, ekonomik çıkarları için kullanabilirler. Bu kısa vadeli ve bireysel çıkar hedefi ise, birazdan inceleyeceğimiz gibi ülkeler ve dünya bazında bakıldığında, üretim ve işgücü açısından yüksek rakamlarda zararlara neden olmaktadır.
Tarihsel açıdan bakıldığında, tarıma geçişle kadının üretim gücü etkinliğindeki düşüş, günümüz toplumlarında, endüstrileşme ile kadının iş hayatına katılımındaki yükselişi, rollerdeki bir takım stereo tiplere ilişkin tartışmaları da gündeme getirmiştir. Tarım toplumlarında kadınlar üretimde çok küçük bir rol oynarlar ve kadınların üretimdeki rolü endüstriyel toplumlarda her ne kadar daha büyük olsa da bu hala erkeğin rolüne oranlara çok küçüktür.
Aşağıdaki verilerde de görüleceği gibi Türkiye’de tarım ve tarım dışı ücretsiz aile işçisi oranında kadın ve erkeklerde düşüş vardır. Kadınların tarım dışı iş kollarındaki katılımı her geçen gün artmaktadır. Tarıma geçişle ekonomik hayattan uzaklaşan kadınlar tarım dışı iş kolları ile yeninde üretim hayatına katılma eğilimindedirler.
Aynı tablo kadın ve erkek ayrımına göre tarım ve tarım dışı iş kolları açısından değerlendirildiğinde, tarım istihdamında düşüş tarım dışı alanlarda yükseliş olarak göz
Soru ve bireysel çalışma talepleriniz için iletişime geçin