Midesinden beynine iletilen derin bir açlık hissiyle, avını arayan bir köpekbalığı...
Araştırmacılar inceledikleri köpekbalığının midesinden çıkanları büyük bir dikkat ile gözler önüne seriyorlar. Botlardan oltalara kadar birçok şey çıkıyor. Sırf bunlar bile bir köpekbalığının ne kadar acıkabileceğini anlamamıza yardım ediyor. Bir kaplan köpekbalığı su kaplumbağasının kabuğunu kırabilecek kadar güçlü ve sağlam dişere sahiptir.
Canım ne var altı üstü kaplumbağa derseniz eğer, bir su kaplumbağasının kabuğunu kırmanın imkânsıza yakın zorluk derecesinde olduğunu hatırlatmak isterim.
Okyanuslarda koca bedeni nedeniyle, terk edilmiş bir mabet gibi ürkütücü ve yalnız, kaplan köpekbalıkları. Aynı zamanda öğle yemeği koca bir balinadan oluşan masraflı bir misafir. Marmara’yı yıllar evvel terk eden köpekbalıklarının kulaklarını pardon midelerini çınlatmak gerek. Öyle yaa! Yiyecek ne bıraktık ki onlara.
Bizim şirin, koca cüsseli köpekbalığı sadece sualtındaki değil, gökyüzündeki nimetlerle de yakından ilgilidir. Kim demiş ki, köpekbalıkları dar görüşlüdür diye. Mola vermek için kondukları su yüzü belki de onların bu dünya üzerindeki son uğrak yerleri. Tüm açlığıyla diplerden gelen bizim köpekbalığı kuş etine de pek meraklı doğrusu. Sükut içinde dinlenen martı, karabatak ve bilumum kanatlıları tek hamlede Sahra Çölü’ne benzeyen midesine gönderiyor.
Bu manzara size “vahşi” mi geldi? O zaman büyükçe bir ayna alarak, karşısına geçin. Dikkatli ve dürüstçe bakın ve aklınıza ilk gelen soruyu yanıtlayın. Sizce köpekbalıkları, onlara denizlerde yiyecek bir şey bırakmayan bizlerden daha mı vahşi.
Kaplan köpekbalıkları her ne kadar denizlerin hükümdarı gibi ortalıklarda dolaşıyor olsalar da kadıdan büyük padişah var.
Denizlerde can derdine düşmüş tek varlık köpekbalıkları değil tabii ki. Bizim kaplan köpekbalığı gözüne kestirdiği su kaplumbağasına büyük bir iştahla hamlesini yapıyor. Ancak bu sefer evdeki hesap çarşıya uymuyor. Kim demiş ki, büyük balık küçük kaplumbağayı yer diye.
Can bu öyle kolay vermek var mı? Bizim su kaplumbağası köpekbalığının aklında geçenleri okurcasına, onun hamlesini son dakikaya kadar bekliyor. Ve tam eyvah dediğimiz anda inanılmaz bir çeviklikle, hamlesini yaparak avken avcı haline dönüşüyor. Bir anda acımazsızlaşan kaplumbağa, dişleriyle köpekbalığının tam göbeğine saldırıyor. Ve gidiş o gidiş. Bizim yemeğe doyamayan köpekbalığı ardına bakmadan derin sulara doğru yol alıyor. Aslında gayet adil bir yaşam mücadelesi bizlere gösterilen.
Oysaki biz insanoğlu olarak ne köpekbalıklarına ne de su kaplumbağalarına yaşacak koşulları çok da sağlıklı bir şekilde bırakmıyoruz. Ne savaşımız ne de silahlarımız adil. İşte o zaman buna yaşam savaşı değil, yaşam katli deriz.
İnsanoğulları olarak da, hepimiz bu katliamın birer suçlusuyuz.
Soru ve bireysel çalışma talepleriniz için iletişime geçin