Hepimiz ve tüm kâinat evrim sürecinin bir halkası olarak sürekli değişip, dönüşüyoruz. İnsanın evrimleşmiş olması onu doğasından hiçbir zaman uzaklaştırmadı. Sadece yöntemlerini değiştirdi. Evrim temel uygulama alanı olan, yöntem ve araçlar konusunda kendini gösterdi. Bu durumu tanımlamak için insanlık tarihi bizlere sayısız deliller sunmaktadır. Ancak konumuz evrim olmadığı için evrim hakkındaki görüş ve düşüncelerimi burada noktalıyorum.
Seçimler, savaş meydanlarıdır. Eskiden olduğu gibi elimizde baltalarla saldırmak yerine, artık seçim sandıklarında oy kullanıyoruz. Lider olabilmek için güçlü bir erkek, diğer güçlü erkekleri döverek iktidarı ele geçirir. Şimdi ise, dövüşmek yerine herkes icraatını ortaya koyuyor, kabilenin kalanları da bunlardan hangisini beğeniyorlarsa gidip seçiyor. İşte hepsi bu…Yazının başında da belirttiğim gibi yöntem değişti, içgüdüler ise aynı.
Seçimlerin olduğu gün boyunca, demokrasinin vazgeçilmez çekiciliği içinde, en doğal hakkımız olan oy kullanmayı yerine getiren insanlar, akşam olup da hava kararınca, neler olduğundan bir haberdir.
İşte size seçmenin ve seçimlerin perde arkasından bir sahne.
Orada insanlar takım elbiseleri içinde bir savaş edası ile günü devirirler. Herkes taraf olmanın çekişmesi içindedir. Sözde medeni olmaları sağlayan tek şey, üzerlerinde kravat ve ceket olmasıdır. Gün boyunca baskılanan duygular gün bitince, gecenin av saati olması gibi, ortaya çıkar.
En barışçıl olan bile bir süre sonra bakmışsınız ki, bir canavara dönüşmüş. Doğal seçilimin kuralları hemen kendini göstermeye başlar. En azından kendi yaşam alanını korumak için mücadele meşalesi, ateşlenmiştir. Bu durum basit bir doğa kanuna dikkat çeker. Güçlü olan hayatta kalır. Güçlü olmaksa, en iyi uyumu sağlamakla yakalanır.
Velhasıl kelam, seçtik. Sandıktan yaşadığımız toplumun ve halkın vicdanı çıktı. İster beğenelim ister beğenmeyelim, seçtiklerimizi yaşıyoruz. Bu kural hiçbir durum için istisnai değildir. Her durumda sandıktan bu toplumun vicdanı çıktı. Yani seçimlerimiz, seçimimiz. Dolayısıyla yapılması gereken tek şey bu kararın önünde saygı ile eğilmektir.
Saygı ile eğilmek derken, demokrasinin kılıcını bir yana atmaktan bahsetmiyorum. Her an yaşadığımızın gerçekliği kendimizin yarattığının farkında olduğumuzda nelerin değişeceğinden bahsediyorum. Birilerini sevmemek(!), yargılamak, eleştirmek her durumda, muhatabına güç verir. Kendini ortaya koymak, olduğun gibi olmak ise her zaman destek görür. İşte bu yüzden tarih sahnesi sürekli çekişen iki güç arasından, süzülüp gelen ve ortaya çıkan yeni liderlerin sahnesi ile doludur. Belki de bizler her çekişmede kimliğini bilmediğimiz başka liderlere hizmet ediyoruzdur?
Kendi yarattığımız gerçeğin önünde saygı ile eğildiğimiz huzur dolu bir dünya dileğiyle.
Antropolog Elif Oktav Erdemli
Soru ve bireysel çalışma talepleriniz için iletişime geçin